Meditasyon hiç şüphe yok ki, insanı iç alemine yönlendiren bir odaklanma çalışmasıdır. Bu odaklanma çalışması ile kişi, duyularını dış aleme değil, bu kez yabancı olduğu iç aleme çevirir. Pekiyi burada ne görür? Sadece karanlık görür. Herkesin ilk gördüğü şey budur. Bir süre sonra kişi sıkılır ve ben bu işi yapamıyorum der.
Meditasyon yapmaktan söz edenlerle, onu övenlerle ve onu öğretmeye çalışanlarla; gerçekten meditasyon yapanlar arasında fark vardır. Meditasyon yapmak kolay bir iş değildir. Ön hazırlığı, iyi bir karma yoksa, bir ömür boyu çalışma çaba gerektirebilir. Meditasyondan önce, kişinin bir açlık hissetmesi gerekiyor. Bu açlık bedensel değil ruhsal bir açlıktır. Kişi, gerçeği bilmeyi her şeyden çok isterse, hazırlık için adım atmış olur. Bu istek, geçici yüzeysel bir heves olmamalıdır. Ama gerçeği bilmeyi gerçekten kim ister? Hayatından sıkılanlar, hayatının bir yere varmadığını açık olarak görenler, bu işin içinde bir iş var diyenler ve uyanmak için acı çekenler… Bu örnekler çoğaltılabilir.
Meditasyon kursuna yazılarak, ya da bir guru edinerek, bir meditasyon programına dahil olan insanların hepsi aydınlanabilir mi? Bunun cevabı da hayır olacaktır. Çünkü kişi, aydınlanmak için bir acı birikimine, düzgün bir karma geçmişine sahip olmalıdır. Buddha dünyaya meditasyonla aydınlanma yolunu gösteren bir bilge olsa da, ona en yakın kişi olan “Ananda” hiç bir zaman aydınlanamadı. Çünkü işin anahtarı meditasyon değildi. İşin anahtarı, aydınlanma için gereken tüm ihtiyaçları karşılamış olmaktı.
Yani bir kursa yazılarak, meditasyonu aylarca yaparak bir yere varılamaz. Aydınlanma için, koşulsuz ve şartsız sevgi, merhamet, olgunluk ve geniş bir pencereden hayatı objekif görme becerisi gerekir. Kalabalıkları toptan sevmek kolay bir iştir ama kişi hayatındaki her bireyi en az kendisi kadar sevebilir mi?
Her insan, kendi hayatında bir takım inişler ve çıkışlar yaşar. Tüm bu iniş ve çıkışların, aslında geçici bir oyun olduğunu idrak edip, bu olaylardan etkilenmeden çıkabilme becerisini gösterenler, aydınlanma potansiyelini taşırlar. Çünkü hayatımızda karşımıza çıkan her olayın, bir alt planı var. Hiç bir şey sebepsiz ve başı boş değildir. Herkes bir hayat oyununda bir rol alarak, belli dersler almak zorundadır. Kötü olayları sık sık yaşayanlar, hayatın bu adil görünmeyen saldırılarının altında başka bir şeyler aramalı, gerekli ders alınmadığı için, kendini tekrar eden kötü senaryoların sık sık tekrarlandığını idrak etmelidir. İdrak başladığında, ders alınmış olur ve bu kötü senaryo da son bulur. Bu kez oyunun gereği olarak başka senaryolar yaşanır.
Meditasyon Öncesi Hazırlık
Meditasyon en son aşamadır. Bin yıllardır bazı uzak doğu öğretilerinde, kişiye yoga meditasyon ritüelleri yaptırılır. Bu kişilerin içinde pek azı, istenen hedefe ulaşır, diğer çoğunluk ise yerinde sayar. Bunun nedeni, o kişilerin, hayatta yeterince pişmemesi, olgunlaşmaması, alınması gereken dersleri almamış olmasıdır. O halde meditasyona hemen başlamamak gereklidir. Önce bir farkındalık çalışması yapılmalıdır.
Kişi, hayatını dışarıdan bir gözle, gözlemlemeye başlamalıdır. Buna iç sorgu da denebilir, iç tanık izlemesi de denebilir. Kişi, hayatı boyunca başına gelen olayları düşünmeli, o olaylardan nasıl çıktığına bakmalı ve bir şey kazanıp kazanmadığına odaklanmalıdır. Bir olay başa gelmişse, o olayın başa gelmesi için tüm evrenin el ele çalıştığını ve bir şey öğretmek üzere çalıştığını idrak ettiğimizde, o olayla işimiz biter. Gerekli ders alınmışsa, sırf bu yüzden hayat bize başka benzer musibetleri getirmeyecektir. Ders alınmamışsa o zaman yeni senaryolar yazılmaya devam edecektir.
Kişi istediği kadar isyan etsin, ve istediği kadar sağı solu suçlasın, eline hiç bir şey geçmeyecektir. Ne zaman ki kişi, sorumluluk almaya başlar, ve bu olayların oluşmasında kendine pay çıkarır, işte o zaman ders alınmış ve kişi olgunlaşma basamaklarından birini daha çıkmış demektir. Demek ki değerli okurlar, aydınlanma için önce bir uyanış sancısı çekilmeli, kişi içsel olarak hayatını şöyle bir masaya yatırmalı ve kendini sıkı- tarafsız bir sorgudan geçirmelidir. Kişi sorumluluk almalıdır. Hayatı izlemeyi öğrenmelidir. İzleme, tıpkı bir sinema filmi izler gibi olmalıdır. O karakterleri içselleştirmeden, oynanan oyunun altındaki mesajları görmelidir. Bu tarafsız bakışı kazanan bir kişi, ki buna farkındalık dersi deniyor, bunu başarmadığı sürece 7/24 meditasyon yapsa da bir yere varamaz. Ancak biraz dinginlik kazanır, başka bir şey elde edemez.
Çünkü aydınlanmak, uzak doğu öğretilerinin hedeflediği Nirvana’ya ulaşmak, evrendeki yaratılmış her canlı-cansız varlığı koşulsuz sevmek ve evrende yaşama hizmet yükünü hayat boyu almakla mümkündür. Bu da sıfır arzu ve sıfır ego ile olur. Ancak arzular ve ego, evrendeki oyuna katılışın araçlarıdır. Bunlardan vaz geçmek, sonsuz bir sevgi ve merhametin akışına direnç göstermeden izin vermek, o kadar da kolay değildir. Burada sevgi ve merhametin, akışına izin vermekle kastedilen şey; sevgi ve merhametin asıl kaynağının biz olmadığıdır. Biz sadece iyi bir geçirgen olmalıyız. Dolayısıyla, meditasyon ile aydınlanmak, ilk ve tek yapılacak iş değil, en son merhalede, sürecin sizi sürükleyeceği doğal bir final olabilir.